Çayın tarihi hakkında pek çoğumuz kulaktan dolma bilgilere sahibiz. Hayatımızın her anına dahil olan bu büyüleyici lezzet hakkında yeterli ve doğru bilgiye sahip olmak ise hepimizin hakkı!
Çay, kokusuyla ve büyüleyici aromasıyla her günümüze lezzet katan tatlardan bir tanesi. Pek çok çeşidiyle sofralarımıza ve sohbetlerimize dahil olan bu lezzet hakkında neyi ne kadar biliyoruz, tartışılır.
Türkiye’de doğup büyüyen ve hayatının önemli bir bölümünde çay kültürüne dair ögelerle haşır neşir olan okuyucularımızın en çok merak ettiği bu konuya içeriğimizde derinlemesine yer vermek istedik. Sizin için çayın dünyada ilk ortaya çıkışından ve nasıl tüketilmeye başladığından tutun da Türkiye’ye gelişine kadar pek çok konuyu bu içeriğimizde detaylıca işleyeceğiz.
Siz de bu bilgiler ışığında, her lezzet yudumunda geçmişten günümüze doğru bir yolculuğa çıkabileceksiniz. Hazırsanız sizin için hazırladığımız bu değerli konuya giriş yapalım.
Konuya giriş yapmadan evvel siz değerli okurlarımızla bu içeriğimize eşlik edecek güzel bir çalma listesi de paylaşmak isteriz. Rahatlatıcı ve dinlendirici ezgiler eşliğinde keyifli okumalar dileriz!
Yazımıza dünyada çayın tarihi ile başlayalım.
Dünyada Çayın Tarihi
Çay; yüzyıllardır şairlerin dilinden, roman kahramanlarının ise ellerinden düşmeyen bu lezzet hem edebiyatın beslendiği bir kaynak hem de damaklarda eşsiz bir tat bırakan lezzettir. Peki, dünya büyüleyici bir aromaya ve kokuya sahip olan çay ile nerede ve nasıl tanıştı?
Çayın tarihi tahmin edilenden çok daha eski tarihlere dayanmaktadır. Hemen hemen hepimiz çayın ana vatanının Çin olduğunu biliriz. Fakat Çin’in çay ile nasıl tanıştığını bilen kişi sayısı bir hayli az.
Çayın ilk kullanım şekli tahmin ettiğimizden çok daha farklı. Çay ilk kez tüketim amaçlı bir lezzet olarak değil, medikal amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır. Milattan önce 2737 yılında Çin’de medikal alanda kullanılan çayın, bir gıda olarak tüketilmeye başlanması ise bu tarihten çok daha sonrasına dayanır.
Çayın tarihi içerisinde içilebilir halde tüketilmesi ise milattan önce 10. yüzyıla dayanmaktadır. Anlatılanlara göre, Çin’in meşhur İmparatoru Shen Nung için kaynatılan sıcak suya düşen bir çay yaprağı suyun tadını değiştirmiştir. İmparator ise bu suyun tadını farklı, ferahlatıcı ve lezzetli bulmuştur.
Bu lezzetli keşfin ardından İmparator Shen Nung 7 yıl boyunca bu lezzetli suyu tüketir. O yıllarda çayı keşfeden ilk insan olduğunun farkında olmayan Shen Nung, bu lezzetin o yıllardan günümüze ulaşmasını ve sofralarımızın baş tacı olmasını sağlamıştır.
Çay, ülkeler arası çeşitli ilişkiler sebebiyle çok kısa süre içerisinde Asya ülkelerinde meşhur bir lezzet haline geldi. Önce Kore, ardından Japonya ve Vietnam’a yayılan bu lezzet bu ülkelerde de en az Çin’de sevildiği kadar sevildi.
Hatta Japonlar çaya aşık oldu diyebiliriz. Japonya’da bu büyüleyici lezzet için çeşitli törenler düzenlenmeye başladı. Düzenlenen çay seremonileri Japonların köklü gelenekleri haline geldi ve Japonların tüm dünya tarafından en çok bilinen özelliklerinden biri de bu oldu.
Asya’dan Avrupa’ya Çayın Yolculuğu
Asyalıların vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan çayı, Avrupa’da ilk keşfedenler Portekizliler oldu. Asya ülkelerini ziyarete giden ve burada yaşamaya başlayan misyonerler ve tüccarlar, çayı evlerine ve ailelerine hediye olarak götürüyorlardı.
18. yüzyıla gelindiği zaman çayın ünü tüm Portekiz’i sardı ve Çin’den Portekiz’ e giden çay ekspresleri çay endüstrisinin buralarda da yayılmasını sağladı. Fakat çay, o yıllarda yalnızca üst sınıf insanlara hitap eden pahalı bir içecekti.
Çayı Asya sınırları dışına çıkaran ilk kez Portekiz olsa da, tüm Avrupa’da yayılmasını ve tüketilmesini sağlayan İngiltere olmuştur. İngiltere’nin Portekiz’e girmesi, burada çayı tatması ve bu tattan etkilenmesiyle çayın gerçek Avrupa yolculuğu başlamıştır.
İngiltere, Portekiz’den çaya dair tüm bilgileri toplamış ve bu lezzet tohumlarını Avrupa’ya taşımıştır. Çaya aşık milletlerden biri olan İngiltere’nin kendi kültürüne has çay demleme yöntemi dahi vardır. Dünyada İngiliz çayı olarak tanınan “sütlü çay”, İngilizlerin beş çaylarının vazgeçilmez bir lezzeti olmuştur.
Dünyanın En Lezzetli Çayları Mithra Coffee & Tea Co.’da!
Dünyanın çay ile tanışma macerasından bahsedip de dünyanın en lezzetli çaylarına değinmemek olmaz dedik. Sizleri dünyanın çeşitli bölgelerinde özel olarak yetiştirilen enfes çaylarla tanıştırmak isteriz.
Mithra Coffee & Tea Co. dünyanın çeşitli yerlerinden özel olarak seçtiği büyüleyici aromadaki lezzetleri özenle harmanlıyor ve şık muhafaza kutularıyla paketliyor. Hiçbir şekilde hava almayan bu paketler sayesinde uzun süre tazeliğini koruyan çaylar sizi her defasında o büyüleyici tazelikteki lezzetle tekrar buluşturuyor.
Peki, Mithra Coffee & Tea Co.’da hangi çay çeşitleri bulunuyor?
- Blossom Tea – Jasmine Rose: Çin’in en meşhur çaylarından biri olan blossom Jasmine rose çayı, “çiçek açan çay” olarak da tanınmaktadır. Yumuşak içimli ve rahatlatıcı bir çay olan blossom çayı, sıcak su ile buluştuğunda muazzam bir görüntü oluşturur.
- Jasmine Pearls Tea: Çin kültürünün eşsiz bir lezzeti olan yaseminli yeşil çay, yasemin tomurcuklarının yeşil çay yaprakları ile sarılmasıyla elde edilir. Dinginlik veren ve yumuşak içimli olan jasmine pearls çayı el yapımıdır.
- Lady Grey Tea: İngiltere’nin meşhur çayı olan Lady Grey çayına, bergamot aromaları ve narenciye notaları hakimdir. Hoş kokulu ve yumuşak içimli Lady Grey çayı, doğal kafein içerir.
- Rooibos Tea: Afrika’nın zengin doğasının bize armağan ettiği rooibos çayı, kafein içermek ve içerisinde bol miktarda mineral ve vitamin barındırır.
- Hibiskus Tea: İran’ın meşhur çaylarından biri olan hibiskus çayı kafein içermeyen yapısıyla dikkat çeker. Mayhoş bir aromaya sahip olan bu bitki çayı, hem sıcak hem de soğuk tüketilebilir.
- Moroccan Mint Tea: Fas’tan gelen naneli yeşil çay eşsiz bir lezzete sahiptir. Moroccan mint çayı, kurutulmuş nane yapraklarının yüksek kalitedeki yeşil çay yapraklarıyla harmanlanması sonucu elde edilir.
Türkiye’de Çayın Tarihi
Çayın dünyadaki tarihine uzun uzadıya anlattığımıza göre artık çayın Türkiye’deki tarihine geçiş yapabiliriz. Peki, tutkuyla bağlandığımız ve kültürümüzün bir parçası haline gelen çay ile biz nasıl tanıştık?
Türkiye’nin çayı ilk kez keşfedişi Osmanlı yıllarına dayanır. Osmanlı çayı ilk kez, İstanbul’da çay ithalatı yapan birkaç dükkan ile keşfeder. Çayı bu dükkanlar vasıtasıyla öğrenen Osmanlı bu büyüleyici lezzetin aromasından ve tadından fazlasıyla etkilenir.
O yıllarda çayın önemli bir lezzet olduğunu keşfeden Osmanlı bu lezzeti kendi topraklarında yetiştirmeye karar verir. Osmanlı, Çin’den özel olarak getirttiği çay fidanlarını ekmeye başlar. Fakat Bursa’nın iklimi ve toprak tipi ne yazık ki bu bitki için pek de elverişli değildir.
Bursa’da uygun yetişme şartlarını bulamayan çay bitkisi Osmanlı’yı hüsrana uğratır. Bu konuda da yeterli araştırmayı ve geliştirmeyi yapamayan Osmanlı çayı maalesef bir süre daha dışarıdan almaya devam eder.
Atatürk dönemine gelindiğinde ise kendi topraklarımıza çay yetiştirme konusu tekrar gündeme gelir. Oldukça pahalı olan kahve ithalatının da bu çalışmaların hızlanmasına sebep olduğunu söylesek pek de yanılmayız.
Atatürk’ün desteğiyle çeşitli araştırmalar ve geliştirmeler yapılarak çayın uygun yetişme alanının Karadeniz olabileceğine karar verildi. Bu karar doğrultusunda tekrar çay tohumları ithal edildi ve dikilmeye başlandı.
Karadeniz’in uygun iklim ve torak şartlarıyla yetişme imkanı bulan çay, Türk milletinin yüzünü güldürüyor. 1900’lü yıllarda başlayan çay macerası 1924 yılına gelince büyük bir büyüme sağlıyor. Hatta bu büyüme Rize’de çay yetiştirilmesi konusunda bir kanunun daha çıkmasına sağlıyor.
Yapılan çeşitli gelişmeler, iyileştirmeler ve yenilikler sayesinde dünyada çay yetiştiren ülkeler arasında ilk 10’a girmekteyiz.